
Marmara Bölgesinde yaklaşık 30 yılda bir 7’den büyük deprem olma olasılığı %64 olduğunu ve 1999 depreminin 23 yıl önce olduğunu hatırlatan İstanbul Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Naci Görür, “depremlerde birçok fabrika ve üretim tesisi yıkılır, ekip ve ekipmanı zarar görür. Ekonominin çarkları durur. Ekonomik tesislerin ayakta kalabilmesi için geniş çaplı önlemler alınması gerekir. Ayrıca ülkemizde Afet Bakanlığı kurulması gerekir” ifadelerini kullandı.
17 Ağustos 1999 depremi her türlü etkileri ile Deprem ve Doğal Afet denilince ilk akla gelen depremdir. Deprem konusunda uzman ve otorite olan konunun uzmanlarına kamunun ve toplumun neler yapması gerektiği, durumun ne olduğu konusunda sorularımızı İstanbul Teknik Üniversitesi Maden Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Naci Görür cevapladı.
AFAD’TAN İL RİSKİNİ AZALTMA PLANI (İRAP) ÇALIŞMALARI ÖNEMLİ
1999 Depreminden bugüne 23 yıl geçti. 1999 depreminden bugüne sizce kamusal değişim ve dönüşüm tamamlanabildi mi?
Kamusal değişim ve dönüşümle deprem hazırlıklarının sahada yeterince yapılamadığını dile getiren İstanbul Teknik Üniversitesi Maden Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Naci Görür, “Merkezi ve yerel yönetimlerde çok sayıda bürokratik çalışmalar, plan, program ve raporlar hazırlandı ama bütün bunlar genellikle masa başı uğraşılar olarak kaldı. Depremin ilk yıllarında depreme hazırlık çok daha ciddi bir şekilde ele alınmıştı. Devlet daireleri, hastaneler ve okullar depreme dirençli hale getirilmiş, acil müdahale için özel yollar, toplanma alanları, deprem konteynerleri, vb. oluşturulmuştu. Hatta 2006 yılından sonra “kentsel dönüşüm” adı altında yapı stokunun iyileştirilmesi işine de girilmişti. Bütün bunlar, elbette ki belirli ölçüde yararlı olmuş ve deprem bilincini geliştirmiştir. Ancak, bütün bunlar başta İstanbul olmak üzere tüm ülkede deprem hazırlığını arzu edilen noktaya getirememiştir. Son zamanlarda AFAD liderliğinde hazırlanan “İl Risk Azaltma Planları-İRAP” oldukça önemlidir. Depremle ilgili olan bu planlarda her ilin depreme hazırlanması için neyin, nasıl, kimin tarafından ve ne zamana kadar yapılacağı belirtilmiş ve görev verilmiştir. Bu planlar ciddiyetle uygulandığı ve finansal olarak desteklendiği takdirde ülkemiz deprem bağlamında değişim, dönüşüm ve hazırlık açısından önemli yol katledecektir. İRAP’lar aynı zamanda Hükümetin depreme bakış açısında da önemli bir değişikliğin olduğunun göstergesidir. Eskiden depreme hazırlık diye bir düşünce olmaz sadece acil müdahale stratejisi uygulanırdı. Yani deprem olup iş işten geçtikten sonra harekete geçilirdi. İRAP gösteriyor ki Hükümet bu stratejiyi değiştirmiş ve deprem gelmeden önce verebileceği zararların azaltılması stratejisini benimsemiştir”.
DEPREM BİLİNÇLENDİRME KURUMUMUZ YOK
Toplumsal değişim ve duyarlılık açısından deprem haberlerinin olumlu yönde katkıları nasıl olmalı?
Deprem haberlerinin deprem olduğunda haber olduğunu dile getiren İstanbul Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Naci Görür, “medya tarafından doğal olarak verilmekte olan deprem hakkında da uzman görüşü alınmaktadır. Bu her yerde olması gereken bir husustur ve amacı toplumu bilgilendirmektir. Asıl önemli olan yapılan bilimsel çalışmalara göre deprem tehlike ve riskinin fazla olduğu yerlerin belirlenmesi halinde gerekli alarm ve uyarının usulüne uygun olarak ilgililere ve topluma verilmesidir. Bu birçok ülkede resmi bir yetkili kuruluş tarafından yapılmaktadır. 1999 depremlerinden sonra benzer bir kuruluş “Deprem Konseyi” adı altında ülkemizde de kurulmuştu. Bu kuruluş daha sonra Hükümet tarafından her nedense lağvedildi. Bilimsel veriye dayalı uyarı ve öngörüler toplumu uyarır, bilinçlendirir ve gerek birey gerekse toplum olarak depreme nasıl hazırlanması gerektiğini öğretir. Bizde maalesef böyle bir mekanizma yoktur”.
YENİ BULGULAR HARİTALARI GÜNCELLER
Türkiye’de deprem haritalarının yenilenmesini vatandaş olarak nasıl anlamalıyız?
Haritaların değişmesinin doğal olduğunu dile getiren Prof. Dr. Naci Görür, “Deprem tehlike ve risk haritalarının zaman içerisinde değişmesi ve yenilenmesi doğaldır. Ülkede jeolojik, jeofizik ve sismik çalışmalar yapıldıkça yeni yeni bulgulara ulaşılmakta ve daha önceki kimi yorumlar değişmektedir. En basitinden daha önce bilinmeyen yeni yeni aktif faylar tespit edilmekte ve ülkedeki toplam fay miktarı değişmektedir. Söz konusu 1999 öncesinde Kuzey Anadolu Fayının Marmara Denizi içerisindeki özellikleri hiç bilinmezken deprem sonrasında yaptığımız çalışmalarla bu fay sistemi çok net olarak ortaya konuldu ve yeni bulgular bölgenin depremselliği ile ilgili eski düşüncelerin tümünün değişmesine neden oldu”.
AFET BAKANLIĞI KURULMASI GEREKİR
Türkiye’de 1939 Erzincan,1976 Çaldıran, 1999 Gölcük, 1999 Düzce, 2011 Van ve 2020 İzmir Depremi hafızalarda kalan büyük depremlerdi. Bu tür toplumsal hafıza doğal afetler acısından nasıl bir tedbirler alınmalı?
Türkiye’de bugün olmazsa bile yarın muhakkak “Afet Bakanlığı” kurulacağını dile getiren İstanbul Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Naci Görür, “Ülkemizin deprem gerçeği ve iklim değişimi bunu zorunlu kılmaktadır. Kurulacak olan bu bakanlık ciddi bir bütçe ve beş yıllık planlarla ülkemizde deprem kuşaklarında yer alan tüm yerleşim alanlarını depreme dirençli hale getirmelidir. Bu işler yerel yönetimlerle iş birliği halinde yapılmalıdır. Başlangıçta her yerleşim alanında “mikro bölgeleme” çalışması yapılmalı ve oranın fay sistemi, tehlikesi, zemini, deprem riskleri vb. içeren “tehlike ve risk analizleri” tamamlanmalıdır. Daha sonra deprem gelmeden önce verebileceği zararları azaltmak için “deprem odaklı kentsel dönüşüm” uygulanmalıdır. Bu dönüşümde kentin tüm bileşenleri deprem dirençli hale getirilmelidir. Bu bileşenler de şunlardır: Halk, altyapı, yapı stoğu, çevre ve ekonomi. Halk bilinçlendirilip bilgilendirilerek depreme dirençli hale getirilebilir. Bunun için de halk eğitimi şarttır. Altyapı, yol, viyadük, baraj, içme suyu şebekesi, kanalizasyon şebekesi, doğal gaz şebekesi, elektrik şebekesi, iletişim şebekesi vb. içerir. Yapı stoğu tüm binaları kapsar. Depreme dayanaklı olmayanlar ya güçlendirilir ya da yıkılıp yeniden yapılır. Deprem Çevreye de zarar verir. Milyonlarca ton yıkıntı ve molozun oluşması ile çevreyi tahrip eder. Deprem öncesinde bu molozların ve oluşacak kirliliğin usulüne göre nasıl bertaraf edileceğinin planlanmış olması gerekir. Ekonomi de depremde zarar görür. Birçok fabrika ve üretim tesisi yıkılır, ekip ve ekipmanı zarar Görür. Ekonominin çarkları durur veya yavaşlar. Bu deprem sıkıntısını daha da artırır. Ekonomik tesislerin ayakta kalabilmesi için önlem alınması bu bakımdan önemlidir”.
MARMARA’DA RİSK ÇOK YÜKSEK
Marmara ve İstanbul olası depremiyle ilgili neler söylemek istersiniz?
İstanbul Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Naci Görür, “1999’dan sonra 30 yıl içerisinde 7’den büyük bir depremin olma olasılığı %64’dür. Aradan 23 sene de geçmiştir. Marmara Bölgesi ciddi bir risk altındadır. Yukarıda söylediğim deprem odaklı kentsel dönüşümün bu bölgede de süratle yapılması gereklidir” ifadelerini kullandı.